30 Aralık 2013 Pazartesi

En İyiler| 2013



Koskoca bir yılı daha geride bıraktık. Bu yıl çok güzel kitaplar okudum, yeni türler keşfettim. Seneye daha da güzel kitaplar okumak dileğiyle bu yazıya başlamak istiyorum.

 Ne yazık ki bloga yazmaya başlamadan önce okuduğum kitapları bir yerlere kaydetmemişim. Yani benim en iyi kitaplarım mart ayından itibaren okuduklarım arasından seçilecek. Vakit bulabilirsem bir sonraki postta izleyip beğendiğim film ve dizileri de yazmaya çalışacağım. Daha fazla konuyu uzatmadan başlayalım.



26 Aralık 2013 Perşembe

Bu Ay Neler Okudum? | Aralık

resim temsilidir.



2013 yılının son Bu Ay Neler Okudum? postundan merhaba. Bu ay da istediğim verimi yakalayamadım ama çok yakında sömestr başlıyacak o zaman deli gibi kitap okumayı planlıyorum. Bu ay çok merak ettiğim kitapları okuma fırsatı buldum ve bundan dolayı çok memnunum. Bakalım neler okumuşum?

(başlıklara tıklayarak ilgili konulara gidebilirsiniz.)

1. Mekanik Melek- Cassandra Clare

2. Proje: Ölümcül Virüs- Tess Gerritsen

3. Takipçi- Kevin Hearne

4. Ada- Tracey Garvis Graves

25 Aralık 2013 Çarşamba

Ada- Tracey Garvis Graves| Kitap Yorumu


Kitap: Ada
Yazar: Tracey Garvis Graves
Tür: Günümüz, Romans
Yayınevi: Epsilon
Seri: On The Island (#1)

Otuzlu yaşlardaki İngilizce Öğretmeni Anna Emerson, Maldivlerdeki bir yazlıkta T.J. Callahan’a özel ders vermesi teklif edildiğinde bir an bile tereddüt etmeden bu yaz işini kabul eder. Kütüphanenin yerine tropik bir adada çalışmayı kim istemez ki?
Kimse onun fikrini almış olmasa da, T.J.’in şehri terk etmeye hiç niyeti yoktur. On yedi yaşında olan T.J, kanseri daha yeni alt etmiştir. Bu dertlerden kurtulduktan sonra ilk yazını ailesiyle değil, arkadaşlarıyla beraber geçirmek ister.
Anna ve T.J. Maldivler’deki yazlık eve doğru yola çıkmışken, bindikleri deniz uçağının pilotu kalp krizi geçirir ve uçak köpekbalıklarıyla dolu Hint Okyanusu’na çakılır.
Zorlukla kıyısına vardıkları ıssız adada, ilk düşünceleri hayatta kalmaktır. Su, yiyecek, ateş ve barınak bulmak için beraber çalışmak zorunda kalırlar. Günler, haftalara, aylar yıllara dönerken, kazazedeler şiddetli tropik fırtınalar, denizin içindeki tehlikeli canlılar ve T.J.’in kanserinin tekrarlama ihtimali de dâhil birçok sıkıntıyla
karşılaşırlar.
Ancak en büyük tehlike adada herkesten çok uzakta, iki kişi yaşamaktır. T.J. adada bir doğum günü daha kutlarken, Anna da, yavaşça yetişkinliğe adım atan bu genç adamla yaşamanın eskisi kadar kolay olamayacağını anlamaya başlar.
“Ada insanı içine çeken, zekice yazılmış bir öykü. Karakterleri son sayfayı çevirdikten sonra bile aklınızdan çıkaramayacaksınız.”


21 Aralık 2013 Cumartesi

Takipçi- Kevin Hearne| Kitap Yorumu


Kitap: Takipçi
Yazar: Kevin Hearne
Tür: Fantasy, Urban Fantasy
Yayınevi: Artemis
Seri: Demir Druid Günlükleri (#1)


Demir Druid Günlükleri - Takipçi
"Bu müthiş esprili seride, Kelt mitolojisinin kahramanları ve günümüzde yaşayan kadim bir Druid, Arizona çöllerinde bir araya geliyor."
-Kelly Meding, Three Days to Deadın yazarı-
Druidlerin sonuncusu, Atticus OSullivan, Arizonada huzurlu bir yaşam sürüyor. Eski bir kitapçı dükkânı işletiyor ve boş zamanlarında İrlanda av köpeğiyle birlikte avlanmak için şekil değiştiriyor. Komşuları ve müşterileri, Atticusun yirmi bir yaşında, yakışıklı, dövmeli bir İrlandalı olduğunu düşünüyor. Hâlbuki Atticus tam yirmi bir yüzyıl yaşında. Gücünü topraktan alıyor, keskin bir zekâsı var ve zekâsından daha da keskin olan Cevaplayıcı, Fragarach kılıcını kullanıyor.
Ne yazık ki, gazabı şiddetli bir Kelt tanrısı da bu kılıcın peşinde ve yüzyıllardır Atticusun takipçisi. Üstelik bu sefer amacına çok yaklaştı. Atticus ondan kurtulmak için bütün gücünü toplamak zorunda. Ayrıca baştan çıkarıcı ölüm tanrıçasının, vampir ve kurtadam avukatlarının, bedeni bir cadı tarafından ele geçirilen çekici bir garsonun ve meşhur İrlandalı şansının yardımına ihtiyacı var.
"Kevin Hearne, hem tuhaf bir şekilde tanıdık hem de şaşırtıcı derecede orijinal bir dünya yaratarak eski mitlere yeni bir soluk getiriyor."
-Nicole Peeler, Tempest Risinçm yazarı-
(Tanıtım Bülteninden)



Bu yazıyı içim buruk, gözüm yaşlı yazıyorum dostlar. Bu kadar merak edip de kitabın beklentilerimin  çok altında kalması beni üzdü. Elimde uzunca bir süre süründü ve bittiğinde koca bir oh çektim. Eğer beni instagram'dan takip ediyorsanız biliyorsunuzdur, Kitapsihirbazı'nın set kampanyasından almıştım Demir Druid Günlükleri'ni. Fiyatı hem çok uygundu hem de deli gibi merak ettiğim bir seriydi. Kargo elime geçer geçmez de okumaya başladım.



Öncelikle kitabın ilk 50-60 sayfasını; ''Bu kimdi? Bu ne demekti? Anlamadım!'' nidalarıyla okudum. İçine girmesi zor bir kurgu kesinlikle, eğer benim gibi İrlanda Mitolojisine yabancıysanız çok daha zor oluyor bu durum. Kitaba alıştıktan sonra da bu sefer merak unsuru azalıyor, monoton bir hâl alıyor kitap. Spoiler vermek istemediğim için monotonluğundan bahsetmeyeceğim ama karakterimizin durmadan yardım alıp, önceden uyarılması heyecan unsurunu baltalıyor. Kitabın içinde aşk unsuru kesinlikle yok,  bol aksiyonlu bir kitap. Ayrıca birçok yerde kahkaha atmama sebep olan diyaloglar vardı. Karakterler ustalıkla yaratılmıştı, günümüzde birbirine benzeyen kitap karakterlerinden çok farklılardı ve bu durum kitabın değerini gözümde oldukça arttırdı.



Her şey bir yana kurgu açısından ve okuduğum birçok Urban Fantasy romanından çok daha kaliteliydi. Kesinlikle türünün iyi örneklerinden birisi, beklentimi biraz daha az tutsaydım eminim çok daha fazla severdim. Eğer İrlanda ile ilgili her şeyi okuyorsanız, fantastik romanları seviyorsanız okuyun derim ben. Çok bir şey kaybetmezsiniz. Ben ikinci kitaba şans vermeyi düşünüyorum.

Not: Kapaklar çok hoşuma gitti, orijinal kapaklar kullanılmış. Çok güzel!

Puanlama: 3/5

19 Aralık 2013 Perşembe

DenizBank 3. Kısa Film Fest Yarışması, FastPay'i En İyi Anlatacak Yönetmenleri Bekliyor

DenizBank 3. Kısa Film Fest Yarışması DenizBank tarafından 3. kez düzenlenecek olan Deniz Film Fest ile mobil cüzdan fastPay’i en iyi anlatan viral seçilecek. “fastPay’i en iyi sen anlat, büyük ödülü sen kazan!“ konulu yarışmada dereceye girenleri 5.000 ile 15.000 TL arası ödüller bekliyor.

Yenilikçi ürün ve hizmetleriyle farklılaşan DenizBank, sektörde fark yaratan uygulaması fastPay’i en iyi anlatacak yönetmenleri bekliyor. DenizBank tarafından 3. kez düzenlenecek olan Deniz Film Fest ile DenizBank’ın mobil cüzdanı fastPay’i en iyi anlatan kısa film seçilecek. “fastPay’i en iyi sen anlat, büyük ödülü sen kazan!“ konulu yarışmada filmler maksimum 2 dakika sürecek. Yarışmacılar çektikleri filmlerde isterlerse viral, isterlerse gerçekten hayattan örnekler, isterlerse de sokak röportajları şeklinde bir film yapabilecek ve çekim için her türlü cihazı kullanabilecekler.

Başvuru yöntemi

Katılımcılar çektikleri videoları, video paylaşım sitesi Youtube’a yükleyecek ve linklerini DenizBank Facebook sayfasında bulunan 3. Deniz Film Fest uygulamasına girerek 20 Ocak – 28 Şubat 2014 tarihleri arasında başvurularını yapabilecekler. İzleyiciler, 1 - 13 Mart 2014 tarihleri arasında, uygulamada bulunan ve beğendikleri filmleri “like” ederek oylayacak. En fazla “like” alan 30 film, 17 – 28 Mart 2014 tarihleri arasında jüri tarafından değerlendirilecek. Jüri Belgesel Sinemacılar Birliği Başkanı ve Belgesel Yönetmeni Hasan Özgen, Görüntü Yönetmeni Uğur İçbak ve Yönetmen Taner Elhan’dan oluşuyor. İlk 3’e girecek filmler için DenizBank tarafından sırasıyla 15.000, 10.000 ve 5.000 TL ödül verilecek. Ödül töreni ise 8 Nisan 2014’te düzenlenecek.

Dijital bankacılıkta ezber bozan uygulama: fastPay

DenizBank’ın fastPay uygulaması özellikle gençlerin birbirlerine hızlı para transfer etmeleri, üye işyerlerinde, ellerini cebine atmadan sadece telefonlarından ödeme yapabildikleri inovatif bir mobil cüzdan uygulaması. Uygulama sayesinde DenizBank müşterisi olsun olmasın herkes cepten cebe 7/24 ücretsiz para gönderebiliyor. Kullanıcılar DenizBank Mevduat Hesabı’nı veya kredi kartını fastPay cüzdanına bağlayabiliyor, fastPay işyerlerinde alışveriş olanağına sahip oluyor. Alışverişlerde ödeme yaparken NFC, QR Kod gibi hiçbir ekstra teknolojiye ihtiyaç duyulmaması ise fastPay’in rakiplerinden ayrıldığı en önemli fark olarak dikkat çekiyor.

Ayrıca fastPay ile istenilen DenizBank ATM’sinden kartsız para çekilebiliyor. Uygulama AppStore, WindowsPhone Store ve Google play’den ücretsiz olarak indirilebiliyor.

Bilgi için:
Bersay İletişim Danışmanlığı / 0212 337 51 00
Rasim Yılmaz  /  Tel: 0212 337 51 49 / GSM: 0554 289 49 01 /  rasim.yilmaz@bersay.com.tr
Gül Mumcu Mutlay  /  Tel: 0212 337 51 79 / GSM: 0532 251 83 30 /  gulm@bersay.com.tr


Bir boomads advertorial içeriğidir.

16 Aralık 2013 Pazartesi

Before Sunrise- Film Yorumu



İlk defa bir filmi bu kadar geç izlediğim için üzülmüyorum aksine çok mutluyum, ikinci film için 9 yıl bekleyemezdim heralde. Şu ana kadar birbiriyle bağlantılı üç film çıkmış ve üçünün de arasında 9 yıl var. Hemen ikinci filmi izlemek istesem de kendimi durdurmayı başardım, böyle uzun aralıklarla çıkan güzel filmleri çok çabuk tüketmemek lazım.

1995 yılında çekilen Before Sunrise, iki karakterin arasındaki aşkı ele alıyor. Dediğim gibi yan karakter yok, aksiyon yok, entrika yok. Bana göre görüp görebileceğiniz en doğal aşk filmi olmaya aday. Oyuncular ve hikaye her şeyiyle orijinal. Benim gibi aşk filmleriyle arası olmayan birisi bile sıkılmadan sonunu getirdiyse gerisini siz düşünün. Başrol oyuncuları; Ethan Hawke ve Julie Delpy. Imdb puanı ise 8.0 gibi yüksek bir rakam.

Kısaca konusuna değinirsem; Amerikalı bir turist olan Jesse ve Fransız bir öğrenci olan Celine Viyana'ya giden bir trende karşılaşıp konuşmaya başlıyorlar. Jesse ineceği durağa geldiğinde Celine'e onunla gelip bir gece boyunca gezmeyi teklif ediyor çünkü otele gidicek parası yok ve bütün gece aylak aylak gezicek. Celine kabul ediyor ve olaylar başlıyor. Bana göre çok farklı karakterlere sahip, iki kırık kalbin bir araya gelmesiyle güzel bir iş ortaya çıkarmışlar. Ayrıca filmin sonu hiç beklediğim gibi bitmedi. İkinci filmi izlemek için sabırsızlanıyorum!

Bu soğuk havalarda içinizi ısıtacak, güzel bir aşk filmi arayanlara tavsiyemdir. İyi seyirler! :)

(farklı renkte yazılan isimlerin üstüne tıklarsanız imdb sayfalarına ulaşırsınız.)



Not: Diğer filmleri izlemeden yazmıştım bu yorumu, şimdi yayınlamak kısmet oldu. :)

14 Aralık 2013 Cumartesi

Neler İzledim #2

Daha önce birincisini yayınladığım Neler İzledim postunun ikincisinden merhaba! Daha önce de açıkladığım gibi izlediğim filmler biriktikçe bu postu yayınlıyorum. Bu postu yayınlama nedenim hem izlediğim filmleri unutup tekrar izlememek hem de izleyecek film arayışında olanlara yardımcı olmak. Kendi adıma bana yardımcı oluyor, umarım size de yardımcı olur.



1. Before Sunrise

Yorumunu en kısa zamanda paylaşmayı düşünüyorum. Tek söyleyebileceğim görüp görebileceğiniz en doğal aşk filmini izlemeye hazır olun.




2. Before Sunset

İlk filmdeki çocuk görünümlerinden sonra bu hallerine adapte olmam çok zor oldu. Ama yine çok güzeldi ayrıca bu filmlerin sonlarının açık bırakılması resmen işkence!




3. Before Midnight

İlk iki filmden sonra çok sevdiğimi söyleyemem. Ama sonu çok güzeldi, acaba bir 9 yıl sonra yeni filmi çıkacak mı?



4. The Hunger Games: Catching Fire

Her yerde söylediğim gibi film efsane olmuş! Ben çok sevdim, dvdsi çıksa da bir daha izlesek hemen.




5. Carrie

Yorumunu burada paylaşmıştım. Bana göre güzel bir uyarlamaydı.




6. The Host

Yorumunu burada paylaşmıştım. Yine sevdiğim bir film oldu.




7. Now You See Me

Ben bu filmi çok sevdim, tekrar izlenilecekler arasında yerini aldı. Çok eğlenceli ve sürükleyiciydi. İkinci film için sabırsızlanıyorum.



8. The Polar Express

Yeni yıl ruhu her yeri sarmışken eğlenceli bir animasyon izlemek isteyenlere tavsiye ederim. Sonlara doğru biraz sıkılmıştım ama yine de sevdim.


                                                                       ****


İzlediğim filmler içinden favorim Now You See Me oldu. Kesinlikle izlenmeye değer bir film.


Proje: Ölümcül Virüs- Tess Gerritsen| Kitap Yorumu


Kitap: Proje: Ölümcül Virüs
Yazar: Tess Gerritsen
Tür: Mystery, Crime, Romance
Yayınevi: Martı
Seri: -


Her şey aydınlanacak; hayatta kalmayı başarırsak...
Yağmurlu bir gecede yakın arkadaşıyla buluşmak üzere yola çıkan Cathynin yaşamı, aniden hayatına giren Victorla tamamen değişir. Arabasıyla çarptığı bu adam, önemli bir biyokimyagerdir ve insanlığı tehdit eden tehlikeli bir bilgiye sahiptir.
Bir kaza sonucunda yolları kesişen bu ikiliyi çetin bir kaçış ve kovalamaca beklemektedir, çünkü onlar, derin devletin acımasız hedefine ulaşmasındaki en büyük engeldir... Cathy ve Victoru zor zamanlar beklemektedir.
"Gerilim romanlarının usta ismi Tess Gerritsen, hikâyenin her satırını muhteşem bir dille işlemiş."
-Publishers Weekly-
"Tess Gerritsen hayranları, Proje: Ölümcül Virüste heyecan ve gerilimi birlikte yaşayacak, kendilerini soluksuz bir kovalamacanın tam ortasında bulacaklar."
-Booklist-
"Herkesin hemfikir olduğu nokta Tess Gerritsenin gerilim türünde ustası olduğudur. Proje: Ölümcül Virüs de yazarın bu alandaki öncülüğünü kimseye kaptırmamakta kararlı olduğunu bir kez daha gösteriyor."
-The New York Times-
(Tanıtım Bülteninden)

Tess'in çıkan son kitabı Proje: Ölümcül Virüs, çok çabuk okunan ve sürükleyici bir kitaptı. Kitabın birkaç sayfasını okumak için oturmuştum ve bir baktım ki kitabın yarısındayım. Tam bir Tess kitabıydı diyebilirim. Tüm karakterleri ayrı ayrı sevdim, kitabın temposu daha ilk sayfalardan itibaren en üst noktadaydı  ve kitabın son on sayfasına kadar da durmadan devam ediyordu.

Kitabın konusunu kısaca özetlemek gerekirse; Çalıştığı şirketin laboratuvarında yapılan bir deneyden rahatsız olan ve bunu müdürüyle konuşmaya çıkan arkadaşının garip ölümünden sonra bu işin peşine düşen Victor, peşindekilerden kaçarken Cathy'nin arabasının önüne atlıyor ve o andan itibaren gerçekleri gün yüzüne çıkarmak ve insanları olası salgın tehdidinden korumak adına kedi fare oyununa başlıyorlar.

Daha önce de belirttiğim gibi kitabın neredeyse her sayfası aksiyon dolu ve bir sonraki sayfada neler olacağını merak ediyorsunuz, tam bir kaçma kovalama kitabı. Gerilim açısından beklentiniz olmazsa zevkle okuyacağınız bir kitap olur. Ayrıca yazarın diğer kitaplarına nazaran bu kitapta tıbbi terimler çok  az ve sanıyorum ki herhangi bir seriye ait değil. Şunu söylemeden de geçemeyeceğim kitabın son 3-4 sayfasını yüzümde garip bir sırıtışla okudum ve ev halkının garip bakışlarıyla karşılaştım.

Son olarak kitap benden geçer not aldı, Tess severlere tavsiyemdir.

4 Aralık 2013 Çarşamba

Bu Ay Neler Okudum? | Kasım

Merhaba arkadaşlar, bu ay okuduğum bütün kitaplardan memnun kalmanın verdiği mutlulukla bu yazıyı yazıyorum. Ayrıca bir kitap hariç okuduğum bütün kitapların yorumlarını blogumda paylaşmışım. Bakalım ben kasım ayında neler okumuşum? (başlıklara tıklayarak yorumlarına bakabilirsiniz.)

Resim temsilidir. Bana ait değil, alıntı.
Resim temsilidir, bana ait değil. weheartit.com'dan alıntı.



1. Gölge ve Kemik- Leigh Bardugo

2. Uyumsuz-Veronica Roth

3. Kuralsız- Veronica Roth

4. Hırsızlar Sosyetesi- Ally Carter

5. Saplantı- Jennifer L. Armentrout





2 Aralık 2013 Pazartesi

Saplantı- Jennifer L. Armentrout| Kitap Yorumu


Kitap: Saplantı
Yazar: Jennifer L. Armentrout
Tür: Fantasy, Paronormal, Romance, New-Adult
Yayınevi: Dex Plus
Seri: Obsession



 Ukala, zorba ve tapılası bir adam. Korunmaya muhtaç, küfürbaz ve ateşli bir kadın.
Hunter acımasız bir katil. Devlet için kötü adamları öldüren bir uzaylı. Işığın çocukları Luxenleri yok etmek için doğmuş bir Arum. Yaptığı işten de çok memnun, ta ki, bir insanı korumak zorunda bırakılana dek.
Serena, en yakın arkadaşı, senatörün oğlunun doğaüstü bir varlık olduğunu söylediğinde, ona inanmamıştı. Kim inanır ki? Ne yazık ki sonrasında korkunç bir olaya şahit oldu.
Hunter ve Serena, ateş ve barut gibi… Bir arada olmaları çok tehlikeli…
Sonunda Hunter yapmaması gerekeni yapıyor. Hem de defalarca.
(Tanıtım Bülteninden)



Okuduğum ilk Jennifer L. Armentrout kitabı olan Saplantı, eğlenceli kurgusuyla size keyifli anlar yaşatacak bir roman. Bir çok yeri yüzümde koca bir sırıtmayla okudum ve Hunter'ın davranışları yüzünden bol bol göz devirdim. Serena bu koruyucu öküze gayet sabırlı davrandı, ben olsam çoktan kıçını tekmeliştim. Tabii başarabilirsem!

Aslında Jennifer L. Armentrout'a sebebini bilmediğim bir ön yargım var. Melez Sözleşmeleri serisinin ön okumasını okuduğum zaman acayip derecede Vampir Akademisine benzetmiştim ve benim için o an Jennifer L. Armentrout kitapları görmezlikten gelinecek kitaplar listesine girdi. Yine de yazara bir şans vermek istedim, sonuçta kadının her kitabı büyük bir bayram edasıyla kutlanıyor. Kitaba deli olmadım ama özgün kurgusuyla bana hoş vakit geçirtti. Yaklaşık bir gün gibi kısa sürede biten, okuması kolay bir kitap Saplantı. Eğer beklentinizi yüksek tutmazsanız zevk alarak okuyabilirsiniz. Ayrıca birkaç yerde gözüme çarpan mantık hataları çeviriden dolayı mı yoksa yazar elli kelime önce yazdıklarını unuttuğu için mi kaynaklandı bilmiyorum. Neyse ki kitaptan soğutacak kadar rahatsız edici değildi bu durum.

Belirttiğim gibi yazarın daha önce yayınlanmış hiçbir kitabını okumadım. Lux serisini okumadığım için alıp almamakta kararsızdım ama bağımsız okunabilecek bir kitap. Sanıyorum ki Lux serisinde anlatılan şeyleri bu kitapta kısa bir özet olarak okuyoruz. Genel olarak kitap karakterlerini sevdim, Serena'nın yaptıklarıyla düşünceleri tutarlıydı. Hunter ise gayet komik bir karakterdi. Her ne kadar Jennifer beni bu kitabıyla deli gibi etkilemese de akılda kalacak karakterler yaratmış. Serinin ikinci kitabına şans vereceğim gibi duruyor ama diğer serilerinden uzak durma kararım hâlâ geçerli.

 Yazımı bitirirken şunu da belirtmeliyim ki kitap yetişkinler için. İçinde bol bol küfür ve seks sahnesi geçiyor. Bu gibi durumlardan rahatsız olmuyorsanız bence bir şans verebilirsiniz, ben çook eğlendim!

Not: Jen hayranları beni taşlayabilirler ama inanın sevmek için çok uğraştım bu kitabı.


Alıntılar:

''En azından erkek türünün hangi gezegenden gelirse gelsin öküz olduğunu öğrenmiştim.''
                                                       ***
''Bütün bunlara dair ne düşüneceğimi bilemiyordum ancak o yatakta yatarken gözlerimi kapatmadım. Her zaman yaptığım şeyi yaptım.
Onu seyrettim.''
                                                         ***

''On an, kulağa ne kadar basmakalıp gelse de, dünya durdu adeta; sadece ikimiz vardık. Başka hiçbir şey yok ve ben onda kaybolmuştum.''
                                                         ***

''Bir biçimde, onu tanıdığım bu kısa süre içinde, Serena soğuk bedenime nüfuz etmeyi başarmıştı. Benim ışığımdı, benim sıcaklığımdı ve onu bırakmaya hazır değildim.''







Puanlama: 3.5/5


1 Aralık 2013 Pazar

The Host| Film Yorumu



Vay be. Anladım ki internetten okuduğum saçma sapan spoilerlı yorumları ciddiye almamalıyım. The Host'u izlemeden önce birkaç yorum gözüme çarpmıştı ve filmi izlemeyi ertelemiştim. Hazır sınavlar bitmişken ve elimin altında bekliyorken film izleyeyim dedim. Sonuç olarak çok sevdim. Kitabını yaklaşık 4 yıl önce okuduğum için ayrıntıları aklımda değildi ama şunu kesinlikle söyleyebilirim ki kitabın ana hatları filmde yansıtılmıştı. Hatta yer yer kitap aklıma geldi, gidişatı kestirdim. Ayrıca kitabı okurken ağladığım kısımda tekrar gözlerim doldu!

Filmin kısaca özetini geçersek bir uzaylı türü dünyamızı istila edip bedenleri ele geçiriyor. Hayatta kalmayı başaran insanlarsa direniyor. Melanie de direnenlerin arasındaydı fakat ele geçiriliyor ama zihninin hakimiyetini bırakmamakta direniyor ve daha sonra göçebeyle (Melanie'yi ele geçiren tür) birlik olup direnişçi olan kardeşini ve erkek arkadaşını bulmaya gidiyorlar. Farkettiğiniz üzere konu anlatma konusunda son derece beceriksizim, biraz daha geniş kapsamlı bir özet için aşağıya ekleyeceğim alıntıya bakabilirsiniz.

Ayrıca bu filimin Stephene Meyer'ın aynı adlı romanından uyarlama olduğundan bahsetmiştim, şimdilik tek kitabı yayınlandı ama yazarımız seriyi devam ettirme kararı almış. Büyük bir merakla bekliyoruz efendim! :D Eğer izleyecek film arayışındaysınız güzel bir seçenek olarak The Host tam karşınızda duruyor,  kesinlikle izlenmeye değer bir film. İyi seyirler.

 Dünyamız görünmeyen bir düşman tarafından istila edilmişti. İnsanların bedenleri, bu istilacılar için sahiplik yaparken bedenler bir değişikliğe uğramamış gibi görünse de, zihinleri ele geçiriliyordu. Neredeyse herkes teslim olmuştu. Geriye kalan vahşi birkaç insandan biri olan Melanie, yakalandığı zaman sonunun geldiğine inanır. Göçebe, Melanie’nin bedenini alan ruh, yetkililer tarafından bir insan bedeninin içinde yaşarken karşılaşabileceği zorluklar hakkında uyarılmıştır: Baskın duygular, hislerin yoğunluğu, çok canlı olabilen anılar Ama Göçebe’nin beklemediği bir zorluk vardır: Bedeninin önceki sakini zihninden vazgeçmeyi reddeder. Göçebe, Melanie’nin düşüncelerinin derinlerine inerek geri kalan insanların nerede olduğunu öğrenmeye çalışır. Ama Melanie’nin zihninde tek görebildiği, sevdiği adamın, hâlâ saklanan bir insan olan Jared’in hayalidir. Bedeninin arzularına direnemeyen Göçebe, yakalamak zorunda olduğu bu adama karşı özlem duymaya başlar. Dış güçler, Göçebe ve Melanie’yi, aslında istemeseler de, ortak bir hedefte birleştirir ve birlikte sevdikleri adamı bulmak için tehlikeli ve sonu belli olmayan bir macera için yola koyulurlar divxplanet.com'dan alıntıdır.


Bunlar da ilginizi çekebilir;

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...