30 Ağustos 2013 Cuma

Favorilerim* 2

Öncelikle 30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun.



Daha önce burada belirttiğim gibi ara ara son zamanlarda ki favorilerimi listeliyorum. Üstünden iki ay geçti ve doğal olarak ben yeni şarkılar keşfedip yeni diziler izlemeye başladım. Bakalım bu aralar ben nelere takmış durumdayım.

Bu aralar şarkı olarak Selena Gomez'in son albümünü dinliyorum durmadan. Slow Down sanırım en favori şarkım.





Ayrıca Cracked dizisi sayesinde keşfettiğim grup olan Wintersleep, herkese tavsiyemdir. Sanırım pek bilindik bir grup değil ama şarkıları gerçekten çok güzel. Gereken ilgiyi gördüklerini sanmıyorum.




*****




Bu aralar deli gibi izlediğim tek dizi Teen Wolf. Çoğunuzun izlediğini düşündüğüm bu diziyi, ben ilk bölümü çıktığında izleyip bırakmıştım. Çok sıkıldığım bir gün tekrar başlamaya karar verdim ve çıkmış olan bütün bölümleri bitirmeme çok az kaldı. Keşke bu kadar hızlı tüketmeseydim bölümlerini diyorum şimdi. Eğer ilk iki sezonunda biraz dişinizi sıkarsanız üçüncü sezon müthiş oluyor dizi. Tavsiye ederim kesinlikle. Konusu ise şöyle;

Dizi sosyal serseri Scott McCall etrafında dönmektedir. Scott, Beacon Hills Lisesi'nde lakros oynayan genç bir öğrencidir. Bir gece kurtadamın biri tarafından ısırılmasıyla hayatı büyük ölçüde değişir. En iyi arkadaşı Stiles ve gizemli kurtadam Derek'in yardımıyla bir kurtadam olduğunu keşfetmesi üzerine, yeni keşfettiği kimliğinin içinde sunulan birçok tehlike ile ergenlik yaşamını dengelemeyi öğrenmekte zorlanır. Âşık olduğu kişiyi korumak ve etrafındakilerle olan ilişkilerini dengelemek zorundadır.

-wikipedia.org sitesinden altıntıdır.-



****




 
 Bu ay Arkadya Yayınlarının kitaplarına bayıldım. Kapak konusunda mükemmel bir iş çıkaran bu yayınevi ayrıca püsküllü ayraçlarıyla da kalbimi kazanmış durumda.

En sevdiğim Arkadya kapakları ise şöyle;





 Bu aralar siz nelere takmış durumdasınız? Çıkardığı kapaklar açısından en çok hangi yayınevini seviyorsunuz?

27 Ağustos 2013 Salı

Sevilen Erkek Karakterler


Maikalem'de görüp bayıldığım bu etkinliğe ben de katılmak istedim. Öncelikle sizi etkinlik sahibinin yazısına alalım.

İşte benim favori erkek karakterlerim;



1. Adrian Ivashkov

Çevremdekilerin, adını duymaktan bıktığı muhteşem karakter. Kendisi Vampir Akademisi Serisinde ve Kanbağı Serisinde bulunuyor.



2. Jericho Barrons

Hepimizin salyalarını akıttığı bad-boys aleminin alfası bana göre. O kadar kötü ve bencil ki. Ayrıca bizim alışık olduğumuzun tersine sevdiği için her şeyi yapan adamlardan da değil. Sevdiği birileri var mı? İnanın dört kitaptır anlayamadım. Karen Marie Moning'in yazdığı Ateş Serisinde bulunuyor bu karakter.
Bu seriyi okuyun, okutturun.



3. Jace Lightwood

Ölümcül Oyuncaklar Serisinin yakışıklısı. Bu seriyi de herkese tavsiye ederim. Yakında filmi vizyona girecek.



4. Travis Maddox

Açıklamaya gerek var mı? Kitabı okumadıysanız bile ne kadar muhteşem olduğunu işitmişsinizdir.



16 Ağustos 2013 Cuma

Anansi Çocukları- Neil Gaiman



Bildiğiniz üzere Pinuccia'nın Okuma Şenliği adlı etkinliğine katılmıştım. İlk ayın sonunda puanlar açıklandığında ilk altıya girdiğimi öğrendim ve etkinliğin ev sahibi Pinuccia bize güzel bir süpriz hazırlamış. İlk altıya girenlere birer kitap hediye etmeye karar vermiş ve benim şansıma da Neil Gaiman'ın yazdığı ve çok beğenilen en son ramanı Anansi Çocukları adlı roman çıkmış. Çok sevindim hatta havalara uçtum diyebilirim.

Burdan da İthaki Yayınlarına ve Pinuccia'ya teşekkür etmek istedim. En kısa süre içinde okuyup görüşlerimi buradan bildireceğim size, beklemede kalın. :) Etkinlik hakkında bilgi almak isterseniz sizi buraya alalım. Herkese keyifli okumalar. :)

En Karanlık Gece- Gena Showalter | Kitap Yorumu



Karanlığın Efendileri serisinin ilk kitabı niteliğinde olan bu roman aynı zamanda benim okuduğum ilk Gena Showalter romanı. Yazarın dili oldukça akıcı, olay akışı insanı hemen içine çekiyor. Pegasus Yayınlarından çıkmış olan bu romanın üçüncü kitabı da çok kısa bir süre önce satışa sunuldu.

Ben daha önce bu kitaba başlayıp, hatırlamadığım bir nedenden dolayı yarım bırakmıştım ve bir türlü bir daha başlayamamıştım. Hazır İstanbul'a gidiyorken yanıma bir tek bu kitabı alıp başlamaya karar verdim. İyi ki başlamışım diyorum şimdi. Çok güzeldi.

Kitabın konusuna değinirsek -spoiler vermemeye çalışacağım ama ne olur ne olmaz spoiler sevmeyenler okumasın.-  Ashylin bulunduğu yerlerde, geçmişte yapılan tüm konuşmaları duyabiliyor ve bu sesleri bir türlü durdaramıyor. Kızımız bundan çok rahatsız ve durdurmanın yollarını arıyor. Budaştepe'ye iş amaçlı geldiğinde daha önce orda yapılmış konuşmaları duyuyor ve bir çıkış yolu bulduğunu düşünüyor. Sesleri durdurmak amaçlı yaptığı gezinti sırasında ise Maddox ile karşılaşıyor. Gerisini öğrenmek için kitabı okumanızı öneririm. Çünkü asıl heyecan buradan sonra başlıyor.

Maddox tam bir bad-boy. Kaslı, yakışıklı kötü ve aşık. Kız bir okuyucu olarak daha ne isteyebilirim ki bir kitaptan. :) Kitapta tek bir karakter yok aslına bakarsanız kitabın ilk 50-60 sayfasında, kimin kim olduğunu anlamak için sık sık duraksadım. Ama bu bile beni okumaktan soğutmadı. Bu serinin ikinci kitabı da elimde şu an. Ben serinin kitaplarını arka arkaya okumayı sevmediğim için başka kitap okuyacağım ama ikinci kitap için de sabırsızlanıyorum.

Eğer kitap okurken cinsellikten rahatsız  olmuyorsanız bu seriyi mutlaka öneririm size. Günümüzde o kadar çok fantastik kitap çıktı ki artık çoğu birbirine benzemeye başladı. Eğer farklı bir şey arıyorsanız tam size göre.

Bunlar da diğer edisyon kapakları;














Puanlama; 3,5-4


15 Ağustos 2013 Perşembe

Vampir Akademisi İlk Fragman

Evet, yıllardır beklediğim an geldi. İlk Vampir Akademisi fragmanı beğenimize sunuldu. Fragmanı defalarca izledim, beğendiğim sahneler kadar beğenmediğim sahneler de oldu.

Beğendiğim sahnelerden bahsedersek;


 Dimka ve onun meşhur paltosunu gördük. O sahnede hayalimde canlandırdığım Dimitri oldu birden.



Antreman sahnelerini de büyük bir merakla bekliyordum. Belki de fragmanın en güzel kesitiydi.

Özellikle beğendiğim sahneler bu kadardı. Bu seri benim için çok özel o yüzden beğenemiyorum hiç bir şeyi.









Bana göre kitabın başı ciddi başlıyordu. Lissa onun kanını içerken aralarında geçen diyalog bana daha komik yansıtılmış gibi geldi. Ayrıca Lissa hiç kitapta anlatıldığı gibi narin ve soylu durmuyor. Ne yazık ki bana o hissi veremedi.



Mia'nın saçları, masa altındaki sahne ve duvara yazı yazan 3 kişi. Bunlar farklı gördüğüm diğer şeyler.
Rose'un elinde kazık görmek beni üzdü bildiğim kadarıyla ilk kitapta eline kazık almıyordu.


Son olarak Dimitri'nin vücudu sarkmış gibi gözüküyor. Sizce de öyle değil mi? Umarım ışık oyunudur. Ayrıca o meşhur şehvet büyüsü sahnesini görmek beni çok heycanlandırdı.


Fragmanı izlemek için buraya alalım sizi. Çok eleştirdim sanırım ya. Siz neler düşünüyorsunuz? Genel olarak hayalimde canlandırdığım gibi olacağını düşünüyorum filmin.

-tüm fotoğrafkar tumblr'dan alıntıdır.- 

11 Ağustos 2013 Pazar

Kitap Alışverişi

En son kitap alışverişimde bir daha kitap almayacağım diye yazmıştım ama yine kendime engel olamadım. Yaşadığım şehir kitabevi açısından çok yoksun,sanırım bir tane var. Ben de İstanbul'a geldikçe kitapçılara atıyorum kendimi. Bu sefer de ilk defa ikinci el kitap alışverişinin tadına vardım.



1. Çıplak Ölüm- Nora Roberts

Uzun zamandır bu kitabı arıyordum ama bir türlü bulamamıştım. İkinci el satan yerleri gezerken de kolay bulamadım. Şu an benim için altın değerinde bu kitap. Sonunda bu seriye başlayabileceğim. :)

2. Yüzyılın Fırtınası- Stephen King

Satıcıyla uzun sohbetimiz sonucu almaya karar verdiğim ilk King romanlarımdan biri oluyor kendisi. İnkılâp yayınevinden çıkmış.

3. Göz- Stephen King

Bu kitabın ilk baskısını bulduğum için çok mutluyum. Uzun zamandır merak ediyordum bu romanı. Sonunda Stephen King okumaya başlayabileceğim için çok mutluyum.





Bu aralar siz neler aldınız? :)

6 Ağustos 2013 Salı

Alice Ölüler Diyarında- Mainak Dhar| Yazım Hataları!



Elf Yayınlarından çıkan Alice Ölüler Diyarında kitabına bu gün büyük bir hevesle başlamıştım. İlk sayfalarda bir kaç yazım hatası gördüğümde umursamadım ve okumaya devam ettim. Ama git gide beni daha çok rahatsız eden hatalarla karşılaştım.

Normalde beğenmediğim kitapların yorumlarını yapmıyorum ama bu kadar merak ettiğim bir kitabın böyle hataları olması yüzünden yarım bırakıyor olmak canımı sıktı. Bu serinin ilk iki kitabını aynı an da almıştım biraz daha okumaya çalışacağım ama keyfim kaçtı bir kere.

Bir örnek vermem gerekirse:

Bu bir katliamdı ve Alice dosdoğru yok oluşun üzerine yürüyerek bu Isırıcıların ne elde etmeye çalıştıklarını merak ediyordu, yoksa yalnızca, kendilerini bekleyen ihtimalleri umursamadan, içgüdüleri ya da kana susamışlıkları tarafından

Evet, pat diye cümle böyle kalıyor. Buraya yazmasaydım bütün gün söylenir dururdum. İçimi dökmek iyi oldu.

Mavi Büyü- Richelle Mead| Kitap Yorumu



Vampir Akademisi benim vampirlerle tanıştığım ilk romandı. Dimitri için ayılıp bayılıyor, Rose'u hayranlıkla okuyordum. İlerleyen kitaplar da Adrian'a olan aşkım kabardı ve Dimitri'nin pabucu dama atıldı. Vampir Akademisi serisi bittiğinde elim hiç Kanbağı serisine gitmemişti. Yazar sanki daha güzel yazamazmış, o büyü bozulurmuş gibi geldi. Uzun bir süre almadım, görmezlikten geldim çıkan kitapları ve sonunda dayanamayıp ben de aldım. Bunları anlatma nedenim eğer benim gibi paranoyaklar varsa, ön yargılarını bırakıp bir kitapçıya koşsunlar. Sonuçta Adrian var, ne kadar kötü olabilir ki?!

Bu kitabı o kadar çok beğendim ki, bütün gece dönüp durdum yatakta aklım romandaydı. Dördüncü kitapta acaba neler olacak sorularıyla kafam meşguldü. Sonu beni çok güzel tatmin etti ama bir kaç sürprizle o sevincim yarım kaldı. Kitabı okurken verdiğim tepkiler genelde; ''Oha, nasıl yani? Ama yaaaa.'' şeklindeydi. Zaten kitap bir çok yönden beni şaşırttı. Bana göre serinin okuduğum en güzel kitabıydı. 

Kesinlikle herkese, Richelle Mead'in yazıdğı kitapların tümünü öneriyorum. Bu kadın mükemmel.


Bu yorum serinin diğer kitapları hakkında bolca spoiler içerir.


Kitap bittiğinde ben de resmen bitmiş oldum. Bildiğiniz üzere ikinci kitapta Sydney yüzünden yüreğimiz ağzımızda üçüncü kitabı bekledik. Sydney açısından hala gelişme yoktu -bi ara öyle güçlü şekilde tokatlamak istedim ki onu, anlatamam- , Adrian ise  hala mükemmel ve fazlasıyla romantikti. Of bana bir tane Adrian lazım. 

Bu kitapta daha güçlü bir Sydney görüyoruz, birden fazla olayı çözmesi lazım. Adrian konusunda olmasa da bir çok konuda kendini daha rahat hissediyor. Adrian'ın dediği gibi savaşçı bir tanrıça değil henüz ama  o yolda ilerlemeye başladı diyebiliriz. Bu kitapta dikkatimi çeken diğer bir unsur ise yazar, Adrian ve Sydney üzerine daha çok yoğunlaşmıştı. Bu benim için güzel bir şey olsa da yan karakterleri özlemedim değil. 

Serinin diğer kitabı için beklentim bir hayli yüksek umarım beklediğim gibi gelir kitap. Çünkü Mavi Büyü beklediğimden çok daha iyiydi. Daha durgun bir roman beklerken, gerilerek okuduğum sayfalar ve ağzımı açık bırakıcak sürprizler oldu. 

Herkese Adrian'lı günler diliyorum. Görüşmek üzere. :D







4 Ağustos 2013 Pazar

Canavarlar Denizi/ Percy Jackson ve Olimposlular 2- Rick Riordan |Kitap Yorumu




Percy Jackson serisine çok geç başlayanlardanım. Hiç daha önce başlasaymışım diye söylenmedim çünkü bildiğiniz üzere 15 Ağustosta vizyona giricek film ve ben hafızamda her şey tazeyken izleyebileceğim.

Percy kampa geri döndüğünde hiç bir şey bıraktığı gibi değildi,  Thalia'nın Ağacı zehirlenmiştir ve kamp durmadan canavarların saldırısına uğruyordur. Her şeyi düzeltmek için efsane olan Altın Postu bulmak zorundadır. Tabii işin içinde bir de kehanet var, her yol kehanete çıkıyor.

İkinci kitabı, serinin ilk kitabından daha çok sevdim. Canavarlar Denizi, betimlemeler müthişti. Kitapta çok beğendiğim sahneler oldu umarım bunları filmde de görebiliriz. Herkese bu seriyi öneriyorum.

Fragmanını izlemek isterseniz buraya tıklayın.


Ölüm Şarkısı- P.J. Parrish | Kitap Yorumu



Bu kitabı okurken daha önce hiç yaşamadığım bir olayı yaşadım, son sayfalar genelde çok sürükleyici olur ama bu kitapta son kısımlarını zar zor okudum. Evet, sonu beni tatmin etti ama son 50 sayfa olmasıydı olurdu sanki.

Başarılı bir gazetici olan Matt Owens'ın kardeşi, bir gece klubünde kayboluyor. Matt kardeşini bulmak için Fransa'ya kadar uzanıcak bir dizi olayın peşinden gitmeye başlıyor. Dilini bile bilmediğiniz bir ülke düşünün ve orada kardeşinizin katilini aradığınızı. Beni etkileyen unsurların başında bu geliyordu. Kitabın dili akıcı ve güzel. Çeviride beni rahatsız eden bir şey göremedim.

Kitap bir çok polisiye romandan farklıydı, biz katili en başından beri okuyoruz ve kitabın sonuna kadar onu anlamaya çalışıyoruz. Merak unsuru yoktu bana göre bu yüzden herkesin severek okuyabileceğini sanmıyorum.
Son olarak kitabın kapağı çok güzeldi. Zaten Arkadaya Yayınlarının kapakları ve ayraçları çok güzel oluyor.

Polisiye sevenlere ve çok merak edenlere tavsiye ediyorum. Ben kitabın sonunu beğenmeseydim üç puan verirdim ama;


Bunlar da ilginizi çekebilir;

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...